ALEVÎLİK SABIRLA KORUĞU HELVA EYLEMEKTİR

ALEVÎLİK SABIRLA KORUĞU HELVA EYLEMEKTİR

Prof. Dr. Osman Eğri

Alevîlik, Ali gibi olmaktır. Kötülüğe iyilik etmek, iyilikte sefâ bulmaktır. Bir Alevî dâra düşse feryâd edip ağlamaz, zâra düşse figân edip gönlünü dağlamaz. Mal-mülk, makam-mevki, şehvet-şöhret gibi dünyevî ve geçici şeyler için kalp kırmaz, gönül yıkmaz. Pîr ve mürşidinden dünyanın bir “leş” olduğunu, onun peşinden de ancak köpeklerin koştuğunu öğrenmiş, gönül huzuruna ermiştir.

Her şeyin ilk sahibinin Allah olduğunu bilmenin verdiği şuurla hareket eder Alevî. Bir cân için, gönül şehrinde bulduğu ve adına marifet ve muhabbet adını verdiği “gizli hazine” en büyük servet ve hayata anlam veren berekettir. Seyyid Nesîmî misâli rızkını verenin Hüdâ olduğunun bilinciyle kula minnet eylemez.

Allâh’ın birliğine verdiği ahid ve ikrârından dönmediği gibi, Allâh’ın da vefâdan gayrı bir şey yaratmayacağından, fakir kulunu kimsesiz bırakmayacağından emindir. Bu nedenle Ali olmak, veli olmak, Erenlerin gülü olmak her kişinin kârı değil, er kişinin kârıdır.

Her şeyin Allah’tan geldiğini bilir ve isteklerini O’na bildirir. Hele bir de dört kapı yolculuğunda hakîkat kapısına gelmişse, âşıkların ve sâdıkların bağrı-başı yanıkların, gözü-gönlü hakîkate uyanıkların arasına karışmışsa derdini O’na bildirmesine de gerek kalmaz; işlerini İbrahim aleyhisselâm gibi her şeyi bilen ve gören Allâh’a havâle ediverir.

Dağlar taşlar yol olur; nârdan nûr çıkar. Sevgiliyi (Allâh’ı) seven Alevî, olup bitenlere sadece hayret ve hayranlıkla bakar. İçini çekip arkasına yaslanarak; “Allah pes, gayri heves” der. Kalbini gönlünü rahatlatır; onu gören herkese bir kez daha Allah’ı hatırlatır.

Tekkede, dergâhta, cemevinde, türbede ve erenler sohbetinde dinlediği Eyüp gibi sabırlı, sevdiğine kavuşmada Yakup gibi kararlıdır. Onulmaz yaraları saran Allah, girilmez sanılan gönüllere giren Hakk, tâlibini mahrûm etmeyecektir. Halini kimseye değil, yalnız Allâh’a şikâyet eden âşık ve sâdığı yüz üstü bırakmayacaktır. Tekkelerde, dergahlarda “Teslîmiyyet yâ Hû” levhasının anlamı Ali yoluna yürüyen bir cânın ondan ayrılmaz kimliği olmuştur.

Düşmüşlerin elinden tutup kaldıran, yetim ve öksüzlerin başlarını okşayıp yüzlerini güldüren cân, her an ilâhî bir sürprizle karşılaşacağını bilir ve bu ümitle sabreyler. Dertlerin dermânı olan Allah, ilâhî fermânını yazacak, şeytanların hile ve desiselerini bir bir boşa çıkaracaktır. En darda kaldığında Allah’ın Boz Atlı Hızır’ı cârına (imdâdına) yetiştireceğini, yezidin bozduğunu Ebû Müslim’in onaracağını bilir.

Bu bilinçle Hızır’a yoldaş olacak liyakate ulaşmak için her nefeste kendisini pişirir; olgunlaştırır. Alıp verdiği her nefeste kendisini yoklar. İlim şehrinin kapısında muhiplere, hakîkate tâliplere karışmayı bekler. Gerçeğin demine Hüü çeker, her fırsatta Erenlerin serçeşmesi Hünkâr Hacı Bektâş-ı Velî’nin irfânından kana kana içer. Hak aşkının etkisiyle kendisinden geçtiği anlarda çarh vurup semâh döner; “Allah Allah” deyip aşkını tüm dünyaya ilan eder.

Bereketli Anadolu topraklarında, çalıp söylediği nefesleriyle kalp ve akıllarda çerağlar uyandıran Hakk âşıklarından birisi olan Derviş Mehemmed, Alevî Hakk tâliplerinin gönül diline tercüman olmuştur. Muhammed Mustafâ’nın nübüvvetine, İmâm Ali’nin velâyetine ikrâr veren Derviş Mehemmed bilmektedir ki Allah tutsakları salmaya da, yaraları sarmaya da kâdirdir. Çile ve ızdırapla inleyen gönüllere düşen sabreylemeye devam etmek, acıları bal eylemektir.

Nitekim Hünkâr Hacı Bektaş Velî’nin cânlara emanet bıraktığı dört kapı kırk makâmdan marifet kapısının dördüncü makâmı sabır ve kanâattir. Yüzüne tüküren düşman askerine sabreden İmâm Ali’nin kılıcı Zülfikâr; tahammül ve sabır olmuştur. İmâm Ali’ye göre; “Tahammül bütün kötülüklerin mezarıdır.” Sabır koruğu helva eyler, Hakk şerleri hayreyler. Mevlâ görelim neyler, neylerse güzel eyler…

Zâr edip figân eyleme

Gönül sabreyle sabreyle

Yaram var diye inleme

Gönül sabreyle sabreyle

Nice yaralar sarardın

Sınık (yaralı) gönüle girerdin

Düşmüşün elin alırdın

Gönül sabreyle sabreyle

Eyüb’ün yarasın sardı

Sağ eyledi sıhhat buldu

Cebrâil name indirdi

Gönül sabreyle sabreyle

Aman mürvet derim sana

Sen bir kerem eyle bana

Cömertsin sal tutsağını

Gönül sabreyle sabreyle

Derviş Mehemmed’im velî

Aman mürvet gönül ganî

Âzâd eyle ednâ kulu

Gönül sabreyle sabreyle