ARTIK HİÇBİR ŞEY ESKİSİ GİBİ OLMAYACAK

ARTIK HİÇBİR ŞEY ESKİSİ GİBİ OLMAYACAK

Prof. Dr. Osman Eğri

Bütün dünyada cereyan eden olaylar gösteriyor ki bundan sonra insanlığın ortak vicdanı uyanacak ve tüm insanlığı gerçek bir “adâlet ve eşitlik” ilkesi etrafında birleştirecek. Zulüm, işkence ve hukuksuzluğa artık göz yumulmayacak. İnsan olmak en büyük değer olarak karşılık bulacak.

Hacı Bektaş Velî’nin “Yetmiş iki millete bir nazarla bakmayan halka müderris olsa da Hakk’a âsîdir.” sözü vicdanlara kazınacak. Kim olursanız olun, hangi ünvan ve statüyü temsil ederseniz edin artık her bir insana saygı duymak zorunda kalacaksınız. Yetki ve makamınız bundan sonra size insanları ayırt etme imtiyazı kazandırmayacak.

İnsanlar artık anladılar ki hangi ırktan, hangi milletten veya hangi görüşten olursa olsun bir insanın nefes alamaması, bütün insanlığın boğulması anlamına geliyor. İnsanlığa nefes aldırmanın yolu adâlet ve hukuku tavizsiz uygulamaktan geçiyor.

Bundan sonra adâlet ve hukukun olmadığı her bir ülke nefes alamayan insanın boğularak ölmesi gibi can çekişen büyük bir organizma olarak görülecek. Devlet, şirket, okul, hastane, üniversite veya belediye gibi her türlü kurumsal organizasyona “ayırt etmeden herkesin hukukuna saygı” tavrı hayat ve saygınlık verecek. Her yönetici ancak kayıtsız ve şartsız uyguladığı âdil tavır ve duruşu ile kariyerini sürdürebilecek.

Kimse derisinin renginden, beynindeki düşünceden veya kalbindeki inancından dolayı kendisini dışlanmış veya aşağılanmış hissetmeyecek. Hiç bir insan inancının gereği gibi yaşamaktan, ibadet etmekten korkmayacak. Kötü insanlar içlerindeki olumsuz duyguları toplumsal baskı korkusundan dolayı bastırmak veya kontrollü bir şekilde eğitmek zorunda kalacaklar.

Bundan sonra insanların değeri ne kadar insan tarafından sevildikleri, ne kadarlık hayran kitlesine sahip oldukları ile değil, ne kadar çok insanı sevdikleri ile ölçülecek. Sevgi üretemeyen kalp ve gönüller hasta ve arızalı kabul edilerek derhal tedavi altına alınacak. Bir insanı, bir hayvanı veya bir çiçeği inciten insan sevmeyi öğrenene kadar sosyal karantinaya alınacak.

Dini değerleri insanları kontrol etmek, yönetmek ve kendisine çıkar sağlamak için kullanan uhrevî görünümlü dünyevî muhterisler bundan sonra kalp kalpazanı ve duygu sahtekârı olarak değerlendirilecek. İnsanlığın akıl ve gönül mahkemesi bütün bu olanlardan sonra din istismarı yapan ruh hırsızlarını müebbet olarak sevgiden mahrumiyet cezasına çarptıracak. En büyük fakirliğin sevgi fakirliği olduğunu -eğer gerçeği öğrenme yeteneklerini kaybetmemişlerse- öğrenecekler.

Bundan sonra bir insan işe girmeden, evlenmeden veya bir yere yönetici olmadan önce psikiyatrist raporu istenip şu sorulara cevap aranacak: Narsizm, megalomani, sadizm vb. ruhsal bir hastalığı var mı? Faşist ve ırkçı eğilimleri var mı? Karşılıksız sevme yeteneği var mı? Öfkesini kontrol edebiliyor mu? Kendisine kötülük yapılsa bile iyilik yapma gücü geliştirebiliyor mu?

İnsanlık bundan sonra daha rahat nefes alabilmek, daha hür ve mutlu yaşayabilmek için kin, nefret, düşmanlık ve önyargı bataklıklarını kurutup buraları sevgi ve gül bahçelerine dönüştürecek. Evinde, ocağında gül kokmayanlar, güldüğünde yüzünde gül açmayanlar âdem-zât görülmeyip ot otlamaya gönderilecekler. İnsan olmayı başaranlara bir tutam gül hediye edilecek.